Geçen yıl bu vakit ne yapıyordum mesela, üstüme neler giyiyor, hangi filmleri izliyordum? Hangi kitabı okuyordum, kimleri özlüyor, zamanımı nelere harcıyordum bu vakitlerde?...
Büyük bir korku kapladı içimi. Hayatımın bir yılını daha kaybediyorum… Hayatımda neleri tamamlayabildim diye düşünüyorum.
İnsan hayatı her daim yarımdı oysa… Yaradılıştan bu yana sevgiler hep yarım, mevsimler, hayaller, yazılar, rüyalar hep yarımdı.
Elinin değdiği her şeyi insanileştirdin. Her şeye can verdin. Yeni evine yerleşme heyecanı, bir yazara ait okuduğun ilk kitap, filmlerini dizmek için özenle duvara monte ettiğin küçük raflar, dergiler, yeni elbiseler, sevdiğin insanlar… Eğer merhametin olmasaydı nasıl algılardın dünyayı? İnsaniyetine sığındığın geceler geçirdin. Kâbuslarından korkup uyuyamadığın geceler, hep ‘en uzun gece’ler oldu. Kış mevsiminin rehaveti çöktüğünde sabrın zayıfladı. “Hava güzel olsaydı yapardın” lar arttı. Mevsim böyle zor olmasa sokakta gözünden kaçmayacak şeyler kaçırdın…
Bir şeyler kaçırmak… Bir ömrü kaçırmak, mesafeler yüzünden sevgileri kaçırmak, özür dilemekten gocunduğun için arkadaşlığı kaçırmak…
Koca bir yıl… Bunun gibi yirmi iki tane bırakıp yenisine başlamak ne kadar huzur vericiyse o kadar da pişmanlıkla dolu.
Yeni hayaller, yeni fikirler, yeni insanlar.. ‘Bu yıl her şey başka olacak’ her yeni yıl gibi. Radikal kararlar alacaksın, yapamadığın şeyleri yapacaksın, unuttuğun dostlarını hatırlayacaksın, yeni yıl kartları yazacaksın, hatta uzak durduğun kalemine yeniden sarılacaksın… Bu yıl her şey başka olacak…
Sahi bu cümlenin hakkını verdiğin hiç oldu mu?
İyi yıllar…