20 Kasım 2007 Salı

gülümsedim

Sicim gibi bir yağmurun indiği boş sokaklarda kayboldum. Oysa yağmur yağmazdı bu şehirde sen beni yüreğine sarmaladığında ilk kez. Toz kokusu genzi yakardı. Gün, geceye geç dönerdi. Uzaktan uzağa konuşur, uzaktan uzağa büyütürdük birbirimizi dünyamızda. Ne aynı şehirde nefes alabileceğimiz belli o zamanlar, ne aynı ülkede… Kötüsünü düşünme derdin ya ben buğulu baktığımda, düşünmedim. Kötüsünü vermedi hayat bize. Seni yaşamam için bana şans verdi.

Hayat, beni sana emanet etmişti. Anne kucağının, baba sıcağının boşluğuna taliptin önceleri. Sonra açılan tüm boşluklarımı saran yine sendin. Öyle derin dokundun ki yüreğime, duam oldun, ruhum oldun. Yüzüne dokunmaya kıyamadığım…

Varlığın bir meltem gibi hafifçe dokundu yüzüme. Bir ömür dolusu hayal kırığı sere serpe yatarken içimde, -ellerinde kesilse birçok kez- ayırmadın düş acısı, aşk acısı, olmamışlık acısı diye topladın bir bir hislerimden.
Yokluğunu düşünüyorum. Seni bensiz bıraktığım zamanları. Açmadığım telefonları, yersiz serzenişlerimi, sonraları aldığım nefeslerin yetmeyişini, en içimde acıyan şeyin varlığını yok saymayışımı… Bir şey eksik ama diye başlayan cümleler, ellerimin hep soğuk kalması yokluğunda… Ellerim üşürken ruhum nasıl ısınabilirdi ki… Ağlayarak arayışım geliyor hatırıma ardından seni. Başka bir şehrin gecesinden seni arayışımı, gevelediğim birkaç kelimeyi… O zaman bile bana kıyamayan sesinle bana nasıl huzur verdiğini anımsıyorum. Nasıl çekip aldığını beni hayattan yeniden.
Hayat benim için zor geçmişti. Bana çocukluktan kalma izlerini anlattığında iki uzak insandık. Yuvada geçen günlerini, annenin, babanın seni almayı unuttuğunda tek başına beklediğin saatleri… Yarım cümlene ben devam etmiştim. “Gündüz oynamak için birbirini ezdiğin oyuncaklara bu kez dokunamazdın değil mi?” dediğimde bana bakışını, kimsenin anlayamayacağı o acıtan bakışını anımsıyorum. İlk kez aynı şeyleri yaşadığım birinin gözleriydi bana baka o bir çift göz, senindi. Herkesin gülerek cevap verdiği bu küçük ayrıntı beni acıtmıştı, biz yapmıştı yaşananları.
Şarta bağlanmış gibi her canım acıdığında aynı giysileri giyer, aynı yola döner, bir parça susar, bir parça yürürdüm. Ama böyle olduğunu fark etmem sanki hayatımla ilgili müthiş bir şeyi keşfetmişim hissi uyandırdı bende, gülümsedim. Her gün yürüdüğüm bu alelade yola sayısız anlam yükledim. İçimden bizim için bir avuç iyilik geçirdim.
İçimdeki aleve dokunsun istedim tenin. Gözlerin, gözlerimden okusun kendini… İstedim ki yağmur gibi içime yağ. Öyle temiz olsun yüreğim, öyle berrak olsun ki; içimde seni rahat göreyim.