Hayatımın hiçbir döneminde o dillere destan aşklardan payıma bir şey düşmedi. Ne Mecnun’un Leyla’sı, ne Romeo’nun Juliet’i oldum. Piraye’sine, “Ben senden önce ölmek isterim” diyen Nazım’lar girmedi hayatıma. Ve hayatımın hiçbir sabahında burnumda kahvaltı kokusuyla uyanmadım. Bir insanın “her şeyi” olmadım. Ne kapıma bir gün olsun çiçek geldi, ne de posta kutuma bana derin duygularla yazılmış mektuplar…
Bir insanın aşk için nelerden vazgeçebileceğini hep kitaplardan okudum, sergilerde tanıştım büyük kalpli insanlarla… Dali şöyle diyordu kalbindeki sevgiyi anlatırken: “Hayatımda aldığım en büyük darbeydi. Ona tapardım… Ruhumun kaçınılmaz kusurlarını görünmez kılabilmesine hep güvendiğim bir varlığın kaybını kabullenemiyordum." Gala’nın ölümüyle birlikte yaşamak için bir sebebim kalmadı artık diyordu Dali, o benim karım, ilham perimdi… Gözlerime yaşlar dolmadan bu satırları okuyamıyorum. İçime büyük bir boşluk doluyor. Kıskançlık desem değil, yalnızlık desem değil, belki biraz haksızlık diyorum içimden... Neden diyorum, neden bu hayatta herkes o derin hisleri tadacak kadar şanslı değil.
Bu dünyada birileri çok sevildi ya da seviliyor… Paris, Helen’de muhakkak bir şey buldu. Truva’nın tarihini değiştiren bu aşk tesadüf olamaz… Titian’in, Urbino Venüsü’nü çizerken aldığı ilham somut bir güzellik olmak zorunda değil mi? Peki Napolyon'un Josephine'i, Dante’nin Beatrice’si, Sartre’nin Simone de Beauvoir’i, Justinyanus’un Teodora’sı? Sezai Karakoç’un “Bir bakışın ölmem için yetecek” dediği Mona Roza’sı sonra… Barbie’nin bile ondan başkasını gözünün görmediği Ken’i…
Kalbim acıyor bazen, bazen elimde olana şükrediyorum, bazen düşümde büyük aşklar kuruyorum sonra kendime hemen başrol’ü veriyorum. Bazen de diyorum ki, nasıl bilebilirim kimsenin hayatını değiştirmediğimi? Belki birilerinin uykusunu böldü benim fikrim, uzun mektuplar yazıldı ama benim elime varmadı… Belki bir kitaba, bir şiire, bir tabloya ilham oldum ben de. Ve belki de benim için de dünyayı ayağıma serecek insanlar geçti yanı başımdan, ben görmedim.
Olamaz mı? Olabilir… Evet, böyle düşününce insan canı daha az acıyor…
3 yorum:
Olabilir tabii ki neden olmasın? yanıbaşımızdan giden aşkı göremeyecek kadar kör olabiliyor gözlerimiz.Milyonlarca sarı ışık yanan evlerden birinde bir çift göz bizi düşünerek uykuya dalıyordur kimbilir:)elize sağlık, selamlar...
ilk paragraf külliyen yalan.o.b.
Şuna hep inandım; insan sevdiği kadar sevilir. Gerçekten derinden sevebildiysek birini... sevilmişizdir, seviliyoruzdur, sevileceğizdir ya da... ;) Sevgiyle kal.
Yorum Gönder