elimi uzattım gücüm yettiğince. zaten hep "azıcık" kalır dokunmaya ama hep kalır bi'şeyler. eksik bi'şeyler, olmayan bi'şeyler. evet evet hep kalır...
kırmızı bir yağmurluk vardı üzerinde. nedense hatırımda kalan buydu. kırmızıyı hiç sevmem. bordoyu, açığını, koyusunu hiçbirini sevmem. yağmur renksizdir ama damlalar üzerinde şeffaf durmaz. kırmızı damlaları ve elinin tersiyle yüzünü silişini unutamıyorum sanırım. kendime pek kızmam ya, ademden gelen bir 'ben'cillik bu biliyorum. sen olsan 'genelleme ama' derdin. boşver, şimdi ben genelliyorum. zaten yokluğundan güç bulup yapmadığım pek çok şey yapıyorum. kendime sadakatim o ya, bir tek sigaraya olan tabumu yıkmıyorum. aman ne saadet!
sana inat sanki adımlarım. seni eksiltirken kendimi yükseltemesemde eski kanunlar edasıyla "kısas" diyorum. kısas olmalı! aslında çok saçma. yok öyle bir dünya farkındayım. zaten eden'de hiç bulmuyor. eğer öyle olsaydı benim de acıttığım canlar benden çıkmalıydı.
içimde dolmaz bir boşluk var. neden dersin? "kısas" yoluyla geçecek bir ergenlik kompleksi de değilki bu! tam anlatacak kelimeyi bulamadım. belki şey gibi... 2 kilometre yürüdükten sonra yanlış yola döndüğümü fark etmek gibi. ben yanlış yollara mı döndüm hep sence? yanlış ziller mi çaldım?
neyse,boşver en iyisi. sen yine boşver... kırmızı diyordum. kırmızıyı hiç sevmem. bordoyu da, açığını, koyusunu hiç birini sevmem. güçlü kadın modeli çizmiyor bende aksine. hep bi' kötü kadın rengi gibi geliyor. ama erkekte kötü erkek mi olur bilmiyorum. kötü erkek nasıl olur hoş onu da bilmiyorum... kalp kırandır sanırım. gülen gözlere ihanet eden cins... evet evet... var mı yok mu belirsiz. ilgilenmemek en iyisi belki de bu paradoxlarla. hayat demek en iyisi... zaten hayat böyle bir yerdeydi. ya vardı ya yoktu... belirsiz...
sence de öyle mi?
1 yorum:
ne hoş yazmişsin:)
Yorum Gönder