Bir kitap okuyorum. Epeydir okuyorum aslında, bunun için kendime ayrıca çok sinirliyim. Her neyse, şöyle diyor bir yerinde: “İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bundan çıkar: Sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için cennetten kovuldular ve tembelliklerinden ötürü geri dönemiyorlar.”
Aylarca hiçbir şey yapmadım. Tek kelime yazmadım. Bir tek kitap bile okumadım. Arkadaşlarımın hatrı olmasa belki izlediğim o iki filmi de izlemeyecektim. Ahhh, elbette bu temponun sonunda üniversiteden mezun oldum. Garip bir histi, yıllarca bunun için sınavlara girmişim, çalışmışım dedim kendi kendime. O ilk haberi almak tarifsiz bir histi, Rumelihisarı’nda en yakınlarımlaydım o sırada. Denize baktım, deniz hiç o derece anlamlı olmamıştı. Sevinçle ablamı, annemi, babamı aradım. Annem en az benim kadar sevindi, babam da bir o kadar sakin bir tepki verdi. “Mezun mu oldun? Ha tamam, iyi…” Neyse konu bu değil, sonuç olarak ben hayatımın bir basamağını daha atladım. Kendimi avukat gibi hissetmiyorum dememe gerek bile yok sanırım. Zaten avukat olmak için deli divane olduğum da söylenemez… Korkumdan planlarımı fazla açıklayamıyorum şimdiden, ama dilediğim işi yapmanın bir yolunu buldum gibi…
Karakterim tembel değil özünde, ama canım istemiyor birçok şeyi yapmayı. Erteliyorum sürekli. Oysaki cidden huyum değildir. Şuan öyle sakin bir şehirde yaşıyorum ki, insanın canı güneşin altında o sıcak kumlara yatıp sabahı akşam etmekten başka hiçbir şey yapmak istemiyor. Çok uyuyorum, çok uyuduğum için hareketlerim yavaşladı. İki kez program yaptım kendim için, bilgisayarımın ekranına, yatağımın başına koydum programımı, yok faydasız… Uyanma saatini kaçırınca taşlar anında birbirini deviriyor.
En büyük sıkıntılarımdan biri de Türkçe boş muhabbet yapamamak… Ahh İstanbul’da olsam arkadaşlarım ne kadar çok boş konuşurdu, saçma saçma gülerdik. İngilizceye çevirince hiç komik olmuyor anlatmak istediğim şeyler. Neyse.
Bir kez daha program yapacağım birazdan. Uyanış saatimi dokuz buçuktan on’a alıyorum. Daha realist olsun bu kez. Gün içinde bir bölüm dizi izlemekte serbest olursa her şey daha pembe, daha sevgi dolu olacak evet. Her gün biraz yazı, her gün biraz okuma, her gün biraz çalışma, biraz bronzlaşmak ve İngilizce boş konuşma pratikleri…
Bir de yarın pazartesi olsa, hayata yeniden başlamak için ne kadar ideal olurdu…
3 yorum:
Kucak dolusu 'Hoşgeldin' sana.. :)
çok özledim seni... yazmanı da:)
Yazı hep iple çekiyoruz ama nedense hiç birşey yapmadan yatmak daha çekici geliyor. (:
Uzun zamandır yazı koymuyordunuz, sitenin yeni düzeni daha güzel olmuş...
Yorum Gönder