10 Ağustos 2010 Salı

Bu başka bir hayat



Başka bir şehirde yapamam sandım, doğduğum büyüdüğüm yerden uzakta kalamam… İstanbul’u seviyorum, orda yaşamayı, o karmaşayı, yaşarken yorulmayı seviyorum. Bence İstanbul’da beni seviyor. Ama burayı da seveceğim, zamanla… Şimdi başka bir ülke’de onu aldatıyormuş gibi hissediyorum.

Bugün sekiz gün oldu. Daha önce on günden fazla yurtdışında kaldığım olmamıştı, en çok kardeşimi özledim. İnsanın görmek isteyip de göremeyince cidden zoruna gidiyor. Belki İstanbul’da olsam en fazla çıkıp bir şeyler içip laflardık birlikte, film izlerdik akşam olunca, ama küçük şeyler birikince büyük oluyor işte…

Burada hayat çok sakin, her şey yavaş ilerliyor. Yaşamak için kimsenin acelesi yok... Mantalite meselesi belki de her şey. Kafa yapısı farklı. İnsanlar geç uyanıyor, yorulmadan günü geçiriyor, her akşam sınırsız eğleniyor… Bir gün eğlenmekten yorulacağımı söyleseler çok gülerdim. Çok yoruldum, yemin ederim doğru. Bardakla içmek diye bir kavram yok burada, her şey çok ucuz, her şey bol, fazla… Zengin bir ülke değil aslında. Ülke demek çok komik geliyor minik bir ada sadece… Üstüne konuşacak çok şey var ama bu doğru.

Gördüğüm her şeyi yazmak istiyorum. Ahhh!! : )))))

Hiç yorum yok: