Bir arkadaşım evlendi birkaç zaman evvel. Şimdi bir başka davet mektubu elimde. Hüzünbaz bir gülümseme yüzümde. Annem ablama hamileymiş 21inde, anne olmuş 22sinde. Hayatını kendi eliyle yapıp bozmaya başlamış yani 20sinde.
Şimdi benim yaşım dedim içimden, hayatın neresi? Güvenmeli mi güzelliğe, aceleyle mi devam etmeli yoksa yürümeye?...
Ayak izlerimi kayıp görmüyorum. İzleyemediğim filmleri, öğrenemediğim dilleri, gezemediğim ülkeleri… Emin adımlara inandırdım kendimi. Sakinlik ve dinginlik ruhu besleyen C vitaminleri, inandım…
Çünkü ben daha hiçbir kuşun uçmadığı yükseklerden, daha hiçbir ayağın yolunu şaşırıp inmediği uçurumlardan geliyorum. Ve anladım ki kaybederken kazanıyorum.
Hep böyle olmadı mı? Karanlıkta otururken anlamadım mı hayat ışığımın kendimde olduğunu, tam pes etmişken inancımı yitirmişken çıkmadı mı karşıma ömrümün yarısı o küçük kız… “hoşça kal” bile demeden giderken en sevdiklerim; insanlara değil hayata tutunmak gerektiğini anlamadım mı? Ve büyük üzüntüler yazdırmadı mı bana en güzel yazılarımı?...
Biliyorum “kaybetmek” ten kurtulamam, ama buna sevgiyle bakabilirim anladım. Bana getireceği günışığına dek gözlerimi kabuslara kapatabilirim.
5 yorum:
"ruhu besleyen c vitaminleri" . çok güzel yazmışsınız.
insana her zaman büyük üzüntüler ön ayak olur.yeni bir hayata başlamada, bir beste yapmada, bir şehhi terk edebilme cesareti aradığında ya da dediğiniz gibi en güzel yazıları yazdırmada...
tebrik ederim.
teşekkür ederim alev hanım.
"Çünkü ben daha hiçbir kuşun uçmadığı yükseklerden, daha hiçbir ayağın yolunu şaşırıp inmediği uçurumlardan geliyorum. Ve anladım ki kaybederken kazanıyorum"
bu ne güzel bi cümledir.güzel yazı.tebrikler
teşekkür ederim. :)
"İnsanlara değil de hayata tutunmak". Çok doğru bir tespit. Hayatı insanlarla yaşıyoruz, belki de hayat kelimesinin anlamının neredeyse tamamı insanla özdeşlemiş durumdayken ve de insanlara tutunarak yaşarken yere düştüğümüzde yine başka insanlara tutunarak ayağa kalkıyoruz.
Yorum Gönder