“Bir gün gelir, dünyanın bir yerinde yıllarca senin haberin olmadan yaşamış birine bütün hayatını anlatmak istersin” M.M.
23 Aralık 2010 Perşembe
yeni yıl mektubu
21 Aralık 2010 Salı
22 Kasım 2010 Pazartesi
Bernetta II
9 Kasım 2010 Salı
Bazen hayatta öyle bir an olur ki zaman durur..
16 Ekim 2010 Cumartesi
“İnsan ilk defa gördüğü birine ilk defa görüyormuş gibi bakmalı, hayretle…”
6 Ekim 2010 Çarşamba
ADI YOK 54, Mevsim Güz!
21 Eylül 2010 Salı
x
ben böyle huysuz değildim. avucumda tuttuklarım arttıkça hassas, huysuz birine dönüşüyorum sanki.
her şeyden, bildiğim tanıdığım ne varsa hepsinden gideceğimi düşünüp bir "oh" diyorum az sonra kalbim acıyor.
neyse. taze bir oh dedim, bir ağladım rahatladım.
yazmak mutsuzluktur!
11 Eylül 2010 Cumartesi
Bernetta
4 Eylül 2010 Cumartesi
uçak.
2 Eylül 2010 Perşembe
Ölüm korkusu, gereği yerine getirilmemiş bir yaşamın sonucudur yalnızca..
19 Ağustos 2010 Perşembe
Ben çocukken de böyleydim..
13 Ağustos 2010 Cuma
Adı Yok 53! Yaz kapında..
10 Ağustos 2010 Salı
yazmış olmak için yazmadım.
Bu başka bir hayat
19 Nisan 2010 Pazartesi
14 Nisan 2010 Çarşamba
Büyümek Zordur!
Günler bazen hızlı geçer bazen beklersin hiç ilerlemez… Bunun mevsimsel bir açıklaması yoktur her zaman. Ama öyle ya da böyle dünya döner… “Tabii acı çekeceksin, görmenin bedelidir bu. Tabii için korkuyla dolacak, yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir. Büyümek zordur!”*
İnsan etten kemiktendi… Duygu kavramının bilimsel bir açıklaması yoktu. Adı konmuş birkaç hissiyat vardı sadece… Acımak mesela, korkmak, düşünmek vardı… Hissetmek vardı sonra…
Büyümekte çok zorlanıyorum. Eskiden her şey daha kolaydı. Okula başlamak büyük bir buhrana sokmuştu beni mesela, tüm gün sokakta oynamak yerine her gün önlüğümü giyip arkadaş olmam gereken bir sürü çocukla o sıralarda oturuyordum. Sonra bu durumu sevmeye başladım. Ortaokulun ikinci yılı başka bir şehre taşınmıştık ve yine büyümüştüm, tarifi zor bir hüzündü bu. Atlatmak diğerinden daha zor oldu… Ve hafızamın en derin üzüntülerinden biri lise hayatımın ikinci yılıydı hiç kuşkusuz. İnsan ilk aşkından ayrıldığı zaman dünya yeniden dönmeyecek sanıyor… Kimseyi yeniden sevebileceğine inanmıyor… Oysa dünya dönüyor, hafıza kötü olan her şeyi siliyordu yavaş yavaş. Geriye hep hatırlanası anılar kalıyordu…
Artık büyümek eskisinden daha zor… Artık çocukça bir aşk acısı ya da aile tartışmaları insanı eskisi kadar yaralamıyor nedendir bilinmez. Hayattan yaş aldıkça yaptığın hataların dönüşü zor oluyor sanırım. İç hesaplaşmalar acımasız, kelimeler kifayetsiz kalıyor… Hayatta para eden tek şey dürüstlük artık. Dürüst olduğun kadar kazanıyorsun.
İçimde büyük bir özlem var. Ne yapsam, kime sarılsam olmuyor. Uzun konuşmalar, uzun yazılar yetersiz… Buraya sığamıyorum… Dünyanın en güzel şehrinde yaşamaya doyamazken, kendime yeni şehirler bakıyorum.
Belki çok ülke görmedim daha, belki yeterince şehir gezemedim ama gittiğim her ülkede, her şehirde, her sokakta bir iz arıyorum. Bir koku arıyorum beni kendine bağlayacak. Bana çocukluğumun masumiyetini hatırlatacak tek bir tat bulsam ömrümü oraya serebilirdim… Ne garip oysa, kendimi bilmez yaşlarımda televizyona bakıp susam sokağını izlediğim o minik bedenimi arıyorum. Annemin getirdiği sıcak sütle kıyaslıyorum içtiğim her içeceği… Her şey eksik, her şey yarım adeta…
Evet, büyümek zordur. Yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir tamam ama gözlerimi kapattığımda gördüğüm düşe kavuşmanın bir yolu olmalı… Düşümde gördüğüm şehri nerde nasıl bulacağımı bilmiyorum… Bulamamak, aramaktan daha yorucu…
Ah o koku için nelerden vazgeçerdim…
17 Ocak 2010 Pazar
ADI YOK 51, Mevsim KIŞ!
9 Ocak 2010 Cumartesi
güzel güzel konuşmak istiyorum
Okuma yazma öğrendiğimden beri bir şeyler yazıyorum. ADI YOK dergisi ile tam 9 senedir iç içeyim. O zamanlar lise üniformama alışmaya çalışıyordum, seneler boyu dergi sayfalarında izler bıraktım… Carpe diem yayınevi'ni kurmaya karar verdiklerinde uzun listeler oluşturup isim alternatiflerini sıralamıştık ve sonunda carpe diem’ de karar kılmıştık… Seneler oldu tabi bunlar olalı. Nice kitaplar yayınlandı, yayınlananlar yenilendi, başka başka projeler oluşturuldu. Bunlar olurken ben ADI YOK dergisinin editörlüğüne başlamıştım. Doğumunu, emeklemesini, koşmasını gördüğüm bu yayınevi' nin bir kitabına editörlük yaptım bugün. Kitap deneyimi farklıydı… Derginin heyecanını aynen yaşadım üstüne redaksiyon, metin derlenmesi katılınca bir ilk olmasının heyecanına doyamadım.
Hitap ettiğim yaş kitlesi nispeten daha küçüktü. Dinamik ve heyecanlı bir kitleydi bu. Elimdeki metni tekrar elden geçirip biraz eğlenceli hale getirdim aslında. Anı yakalayabilmek adına başlarda benim fikrim alınırken, artık ben o yerinde duramayan kitlenin fikrini alıyordum…
Umarım bir yerde elinize geçer ve sayfalarını çevirirken yüzünüze bir tebessüm dokunur. Bu ne kadar eğlenceli bir kitapsa bir o kadar ciddi ciddi güzel konuşma kitabı çünkü. Alıştırmaları gizli gizli yapar, ipuçlarını yakalar, anektodlardan anlamlar çıkarırsınız. Tabi unutmadan bu sadece bir güzel konuşma kitabı değil, güzel güzel konuşma kitabı…
Keyifle okumalar… : )