24 Nisan 2008 Perşembe

bari deLirdiğime değsin!

Bir gece senden beklenmedik bir şey yap.
Mesela ellerinin üşümesine aldırmadan uzat parmaklıklardan.
O parmaklıklar senle beni ayırır. Onlar aramıza karanlık sokar.
Teğet geçsin bu kez karanlık,
senden beklenmedik bir şey yap bu gece.
Bu gece bana kendini anlat.
Dalyasan gibi omuzlarıma dökülme düşlerimden.
Ellerin dolaşsın saçlarımda
ve yüksek sesle anlat pişmanlıklarını.
Sigaranı çektiğin gibi derinden olsun iç çekişlerin.
Beni sana yaklaştıran cümlelerin gerçek değilse
o küllere bunu da kat.
Yılları saydırma bana mesela, geleceksen bunu belli etmelisin.
Geceleri bekleyip kâbuslara bürünmek yakışmaz sana.
En sade, en belirgin hem de en kip suretinle gülümse bana.
Yüzüme dokunduğunda içimden kelebekler uçmalı.

Bu gece senden beklenmedik bir şey yap,
bana kendini anlat.
Bilmeliyim, ben gölgelerde kavrulurken senin hislenimin neydi?
Bilmeliyim, geceler yalnızca benim için mi gündüzlerle birdi…
Ve çiskin sokaklar avuçlarını sıkı sıkı sarmana neden miydi?
Bana bir gülümseyiş ver.
Bir ucundan tut ve o ucu elime koy. Ben bunu geç göreyim.
Zaman o sonsuz boyutlarından arınsın,
kendimle çelişeyim. Bana kendini inandır.
Yıllar sonra seni hala gördüğümde düşümde
bari delirdiğime değsin!

9 yorum:

Adsız dedi ki...

ezgi hanım,
hayat kimsenin değil.bunu bana babam öğretti daha ufak bir çocukken.herzaman bıkmadan tekrar etti.
şimdi düşünüyorum 6-7 lik bir çocuğa işlenmeli mi bu duygu. gerçekle büyümem bana ne kattı bilemiyorum. ama renkli düşler kuramadım bir hayat boyunca. yazılarınızda anlayamadığım bir büyü var.hani yazmışsınız ya "isimsiz bir tılsım". ne olduğunu bilmiyorum ancak bana eski şarkıları mırıldandırıyor.anılarımı uyandıran bu hissi daha net anlamak isterdim.
sevgiler,başarılar dilerim.

Adsız dedi ki...

delirdiğimize değmez hiç bir zaman, delilik zaten değmeyecek şeyler içindir, zamanın sonsuz boyutlarında biz kendi günahlarımızdan arınmaya vakit bulamazken, kendimizden beklemediğimiz bir deliliktir aşk... bitmesi istenmeyen, en güzel kokulu rüyadır...

Adsız dedi ki...

"yazmak yaşamaktan daha zor" demişsiniz yazılarınızdan birinde... bu genç yaşta bu kadar yazmak için 'zor' yaşamış olmak gerek değil mi? biriktirdikleriniz epey belli ki cebinizden bir avuç yaşanmışlık alıp kalemle yoğurup sayfalara döküyorsunuz anladığım kadarıyla... bizi kaleminizden eksik bırakmayın ezgi hanım, geleceğin yazar-avukatı olarak şimdiden başarılar.

'ez' dedi ki...

ayşe hanım,
hayat ne benim ne de bir başkasının,biliyorum. yıllar önce anladım. ama insanlara olan inancımı yitirdiğimde; insanlardansa hayata tutunmaya karar verişim tesadüf değildi. çocukluğunuzu anımsatmak bana gurur verdi,anlatılmaz bir his bu. teşekkür ederim size,
tüm iyi dilekleriniz için.

'ez' dedi ki...

isim yazmayan okur(lar)a;

delilik değmeyecek şeyler için yaşanır ve kalıcı iz bırakır. bir yazımda yazmıştım, duvara gireceğini bile bile gaza basmak diye. evet öyle ama ne gelir elden. " aşk bir dengesizlik işi" ama onsuz olmaz...


"yazmak yaşamaktan zor" evet. bu ben ve dünyamı paylaşan o içi hala küçük olan kız için. biz öyle şeyler yaşadık, öyle acıları beraber göğüsledik ki yaşanan tatsızlıklar bu hayatta bizi acıtmaz artık. o nedenle yaşarken değil, bunları anlatırken zorlanıyorum... kesinlikle arabesk edebiyata karıştırmadım duygularımı. sadece dürüst ve samimi yazdım. bu içtenlik beni anlaşılır kıldı. çünkü hepimiz bi'şeyler yüzünden acımadık mı?

sonsöz: yazar-avukat tınısı kulağımı okşadı. teşekkür ederim:)

sevgiler...

Adsız dedi ki...

hepimiz bi çok şey yüzünden acıdık,acıtıldık. hepimize yaşadıkları en acısı geldi, artık hiç bir acı unutturamaz, hiçbir acı değemez yüreklerimize dedik. belki küçük bi kıza belki küçük bi adama belki birine değil de dediğin gibi hayata tutunduk. acılara belki de kat katlarını ekledik yazarken,ben de yazdım yeri geldi arabesk yeri geldi samimi, içten. ama benim acılarımı yazdık ki onlar kimsenin dokunamayacağı kadar büyüktüler,kimsenin yaşayamayacağı,yaşasa da göğüsleyemeyeceği kadar büyük. paylaşılanlar kadar paylaşılamayanlar olduğunu unuttuk bazen,sevgimizi paylaşamadık,sevdiklerimizi paylaşamadık. hayat hiçbirimize ait değildi oysa ki ve biz onu sahiplenebildiğimiz kadar vardık. serzenişlerden umutlara atladık büyük gülümseyişlerin eteğinde gözyaşı iliştirdik dudaklarımızın kenarına. hayat var bi yerlerde bence , tek bi hayat değil, herkesin bi hayatı var,herkes o hayatı kabullenebildiği kadar yaşar. birileriyle,o küçük kızlarla küçük adamlarla aynı havayı soluyabilmek hayat.. herkesin bi küçük ' ü olması dileğiyle..
sevgiler..

'ez' dedi ki...

sevgimizi,sevdiklerimizi paylaşamadık evet. bu bir içgüdü malesef. acı acıyı çeker derdi eski bir arkadaşım hep,şimdi daha beteri yolda. buna inanınca insan o mutsuz bekleyişle gözünü kapatıyor iyiye, insani olana. ama cevap basit aslında, söyledikleriniz doğruydu. şu sahiplenme denilen şey. bence bunu dengede tutabildiğimiz kadar sahibiz. düşünsenize bi' gereğinden fazla sahiplendiğimiz, yeri geldi iplerle bağlamayı düşündüğümüz şeyleride kaybetmedik mi? sahiplenmek yetti mi? hayır! henüz lisedeyken hayatımın sonuna kadar benimle olacaklarını düşündüğüm arkadaşlarım vardı mesela,çok sahiplendiğim.. şimdi nasıl yaşadıklarını bile bilmiyorum.
hayat biraz daha arada bir yerde. ve ben benimkini kendim için birşeyler yaparak geçirmeyi öğrendim.
dilerim üzüntüleriniz geçmiştir,
gününüz güzel geçsin.

vrn dedi ki...

yorumları toplantıda arz etmek istemekteyiz bayan:)
/çarpıtma:P

'ez' dedi ki...

toplantılar yaptığımızı, yazılarımızı tartıştığımızı, edebi ve sanatsal tartışmalara ve konuşmalara boğulup akşamı gece ettiğimizi sanırsam afişe ettin sevgili görsel editörüm:) neyse bilen bilmeyene anlatsın. "adı yok" böle bişey hehe.