13 Haziran 2009 Cumartesi

ses

Mucizelere inanmak için yirmi iki sene beklemem gerektiğini bilmiyordum.
Birini sevmek gittikçe zorlaşıyor. Zamanla acılar, yaralar arttıkça, anılar hükmünü yitirdikçe insanın peşini bırakmıyor neden.. Beklentiler, arayışlar artıyor. Çocukluğumun masumiyetini kaybedeli yıllar oldu. Mucizelerden bahsedenlere usulca güldüm bunca yıl. Aslında matematiğe olan soğukluğumdan anlamalıydım hayatın kesin yanıtları olmadığını.. Şimdi küçük bir mucizeyle gülümsemenin şekli belirsiz tadı.. Aynı zamanda hem ışık hem karanlık gibi.. Biraz senle biraz kendimle gibi..
Kaçmakla olmuyor, nihayet anladım. Anılarımı kutular içinde saklayıp yüzleşmekten sakınan, hata ettiğimde dili özre gitmeyen, yollarını mantık rehberliğinde çizen, “güven” duygusuna küskün, doğruyu yanlıştan ayırmayı pek iyi becerdiğini sanan, sessizliği örtmenin çaresini partiler olarak gören ben, hiç olmadığım kadar kendimle çelişirken buldum kendimi.. Hala yeterince büyümemiş olduğumu mucizelerle gördüm.. Şimdi kendimle, geçmişimle, çelişkilerimle yüzleşebiliyorum.
Gül ki mucizelere ömrüm boyu inanabileyim.. Bana sessizliği ver ki, geceye cesaret edebileyim..