15 Temmuz 2011 Cuma

notlar II

04.07.11

Bir pazartesi… Hayatımdan tüm pazartesileri, tüm temmuzları, tüm dörtleri silmek istediğim bir pazartesi… Kelimeler yetmiyor…

07.07.11

Bir perşembe… Ağlamak yetmiyor…

10.07.11

Seville’de bir pazar gecesi… Tüm gün hayallerimin ülkesinde gezdim, sokaklar geçtim, aklım nerede? Kalp kırıldıkça soğuyordu öyle mi? Birisine güvenmek için verdiğim çabayı az şey için veriyorum. Ben bunu kesinlikle beceremiyorum…

Ah sevgili, her kimsen, hangi ülkenin bilmem hangi şehrinde, sokağında bekliyorsan seni tanımamı, vakit dendiği kadar çok değil…

Böyle eşsis bir yaz gecesi, uzun yolların sonunda gördüğüm o küçücük barda oturmuş tek başıma insanları izlerken duydum o sesi, fonda ‘i will survive’ çalıyordu, manidar…

13.07.11

Bir Çarşamba… Bir tren vagonunda gözden uzak bir ispanya şehrindeyim hala… Dünya güzeli bir minik şehir, Cadiz… Güneşin batmaktan keyif almadığı, yeşilin doğaya sığmadığı bir sessiz şehir…

Yarı dolu bir tren vagonu, ilk dakikada beni sohbetlerine alan amerikalı bir aile yanı başımda… Şuan anladım ki göz güzelliği görmüyor kalbin kapalıysa eğer. Ruh halin sana yön veriyor… Mutsuzluk doğduğum günden beri içimde bir hastalık sanki. Birisini kaybetmekten çok korkuyorum, kaybetmekten korktuğum içinse kimseyi sevemiyorum. Uykumu bölüyor bu his çoğu zaman.

Sessizlik… Kulağımı tırmalıyor… Her şey geçer, her şey unutulur demiştin. Dışarda öyle eşsiz bir güzellik var ki, çaykovski’den daha güzel bir ezgi varsa o da bu resmin sesidir…

Kaybetmek diyordum, kaybetmek olmasa…

14.07.11

Artık her şey açık ve net… Söyleyecek tek bir kelime bile kalmadı. Artık kaldığım yerden devam edebilirim. 

Ağlamak bitti. ‘Bak, güzel günler yola çıkmış geliyorlar…’ 

Hiç yorum yok: