15 Eylül 2011 Perşembe

göl evi


"Nerede değilsem,
Orada iyi olacakmışım gibi geliyor bana..."
C. Baudelaire

     Bir göl evi... Hiçbir şeyin ortasında, perdeleri olmayan bir sabahta gözünü açıp soğuk bir sabaha uyandığın bir göl evi…
     Eğer şanslıysan karla kaplı yollar… Öyle ki, bırakmak bile istesen gidemezsin. Yarı donmuş göl manzarası, elinde şekersiz kahve, kucağında kitabının taslağı, onlarca kez okuyup yenilediğin cümlelerinle tek başınasın. 
     Defalarca izlediğin filme yeniden gidiyor elin “closer”… Belki yüzlerce kez dinlediğin şarkıya bir şans daha veriyorsun, “the blowers doughter”. Ama yine de acıtıyor o ses seni. Fark eder mi? Etmiyor…
     Bir rüya gördüm. O göl evinde, karla kaplı bir sabahı… En sevdiğim kitapları seçip koymuştu biri yanı başıma. Unutmak istediğim ne varsa hafızamdan silinmişti. Duvarlarda en çok güldüğüm, en çok ağladığım günlerden fotoğraflar vardı. Büyükbabamın resmi vardı sonra. Onu hayal meyal hatırlıyorum, bir sabah annem beni uykumdan uyandırıp gidiyoruz Ezgi demişti, ağlıyordu çoraplarımı giydirirken. Bilmiyordum nereye gittiğimizi, uzun bir yoldu. Babam sessiz, babam düşünceliydi. Ben belki 7-8 yaşlarındaydım. Anlamamıştım o gün cenaze sessizliği nedir. Çocukken anlamıyorsun kaybetmenin ne olduğunu öyle ya…     
     Sonra göl kenarında koşturan o küçük kız çocuğu… Saçları uzun, saçları benim gibi kıvır kıvır bir minik kız çocuğu. Yürüyordum arkasından… Hiçbir yüzü görmek istemedim onu görmek istediğim kadar. Sanki zaman yavaştı, sarıldım arkasından, ne sesi, ne yüzü değdi bana. Yürüdük eve doğru… 
     Bir hayale bağlanmaktan korkmak ne garip… Tüm cesaretimi toplayıp bir hayale bağlanıyorum her şeye rağmen. Bir göl evi… İskele kenarında güneşlenip, akşamları balık yediğim, Camus okuyup sıcak şarap içtiğim bir göl evi. Şanslıysam bazen kar yağsın istiyorum…
     Nerede değilsem, orada iyi olacakmışım gibi geliyor bana… 
     Ve sonra o yüzü yüzüme değmeyen küçük kız benim olsun istiyorum. 

-fotoğraf: sabina tabakovic-

Hiç yorum yok: